Unutulmuş bir eşyayım. Üstü tozlanmış, bir köşede bekliyorum. Birileri için en önemli anlarda yanlarına alınmış sonra da bırakılan bir eşya. Yakınlık yok , sevgi yok , dürüstlük yok . Hiçbir duygu yok . Sadece kullanılmışlık hissi var , daha fazlası değil . Her an kırılabilir bir eşya , çoğu yerinde büyük çatlaklar var . Bazı çatlaklar açık , bazı çatlaklar bantlarla kapatılmaya çalışılmış . Pek de çirkin olmuş . Zoraki gülümsemelerin yer edindiği dudaklarım kıvrım yeteneğini kaybediyor . Kalbim katran karası , yaşama sevincim ölü . Niye varım diyorum kendi kendime . Gerçekten niye varım ? Kırılmak ve kırmak için mi ? Ölü mü beklemek için mi ? Niçin ? Hissedemiyorum artık. Ruhumu her gün biraz daha kaybediyorum. Kendimi affetmeyeceğim , kimseyi affetmeyeceğim . Sonra öleceğim.
Günden güne bir çöküş yaşıyorum. Terk edilmiş bir evin hâlini almaya başlıyorum. Bir şeyler çok yoruyor beni , ne olduğunu bilmiyorum. Yıkıldı yıkılacak bir evden , enkaza döneceğim biliyorum. Fazla düşünmenin sonuçları bunlar , biraz kaybetmenin hırsı var . Bildiğim bir şeyler var ama bilmediklerim daha fazla . Enkazlar toplanır , bir köşeye atılır . Öyle olacağım biliyorum .
Kendimi özlüyorum, başka bir şeyi değil. Gülüp geçtiğim zamanları, herhangi bir şeyi kafama takmamayı, şarkıların sözlerine odaklanmadığım zamanları özlüyorum.